9 Şubat 2017 Perşembe

THE ROYAL TENENBAUMS / TENENBAUMS AİLESİ

    2001 yapımı olan bu filmde Wes Anderson'un asıl renklerini daha fazla görmeye başlıyoruz. Bir önceki filmde gençleri ele alırken şimdi çarpık yapılı bir aileyi ele alıyor.

  Renk, müzik, sahne uyumu her zamanki gibi harika. Karakterlerin kendilerine has özellikleri ve tuhaflıkları var. Filmi dikkatli izlerseniz çok etkileyici ayrıntılarla dolu olduğunu göreceksiniz.

  Film size kahkaha attırmayacak ama genel bir tebessüm oluşturacak. Film çok akıcı gidiyor. Film içindeki flash backler konuyu çok güzel besliyor.

  Filmde karakterlerin iç dünyasını da anlatıyor. Aslında her karakterin bir kaybı var ve bu kayıplar her karakterin hayatını değiştiriyor. O değişiklikler bazen o kadar ince ki hayret uyandırıyor.Biraz spoiler olacak ama mesela Chas Tenenbaum’um küçük yaşına rağmen takım elbiseyle dolaşıp eşinin ölümünden sonra her olaya daha çok müdahale edebilmek için kırmızı eşortmana geçiş yapıyor, hayatına hep böyle devam ederken cenazede siyah eşortman giyiyor :) 

  Film yaşamı masalsı bir dille ele alıyor eve sizi kendine çekiyor. Bence gidip hemen izleyin.

 Bu film için replik seçecek olsaydım bu sahne olurdu;
Ichie intihar ettikten sonra Margot sorar;

"Benim yüzümden mi intihar ettin?"
"Evet, ama senin suçun değil."

  Ayrıca Dünyanın en iyi simetrik çekimlerini bu adam yapıyor bence. Film izlerken resmen gözler doyuyor, hazzın en doruk noktasına ulaşıyor.

5 Şubat 2017 Pazar

RUSHMORE

 1998 yapımı olan bu film Wes Anderson un diğer filmleri gibi müzik, renk ve sahne uyumu tabi ki de mükemmel. Bunun yanında yine Wes klasiği olan tuhaf karakterler var ve oyunculukları harika. Ayrıca Bill Murray'ı bu filmden itibaren sürekli sahnede göreceğiz.

  Film esas olarak zamanın gençlerine eleştirisel gözle yaklaşıyor. Ana karakterin iticiliğine rağmen ve çevresinde bulunanların yorumlarına karşın bildiklerinden vazgeçmeyişi aslında hayranlık uyandırması gerekiyor. Galiba biz içten içe hasetlenip karakterin başına kötü şeyler gelmesini istiyoruz. Filmin ana karakterine sinir olmadan filmi tamamlayabilenleri ayakta alkışlamak istiyorum.

   Filmin öyle bir sahnesi var ki; sanırım herkesi bir an durdurup düşündürüyor. Bir kitaba elle yazılmış kısa bir paragraf; “Her ne sebeple olursa olsun bir kişi, olağanüstü bir hayat sürme şansına sahip olduğunda, onu kendine saklayamaz.”

  Filmin Türkçe' ye ''Çılgın Liseliler'' olarak çevrilmesi filme nasıl sığ yaklaştığımızı gösteriyor. Yönetmen görse ciğeri dağlanır, film hayatını bırakır ve intihar eder. Derinlemesine anlamlar içeren bir film. Akıcı ve hayret uyandırıcı . Kitap okuyorsanız bu filmi izleyin. Yoksa size pek bir şey ifade etmeyecektir.

  Sanırım Wes Anderson' u tanımlayacak cümleyi buldum ''Sıradan olayları tuhaflıklarla ele alıp renk ve müzik katarak masalsı şaheserler oluşturuyor.''

2 Şubat 2017 Perşembe

WES ANDERSON MARATONU

  Kendisi benim en bi sevdiğim film olan 'Büyük Budapeşte Oteli'nin yönetmeni. Kendi kendime dedim ki ben bu filmi bu kadar severken diğer filmlerini nasıl izlemem. Bu yüzden kronolojik olarak film listesi yaptım:
1 Bottle rocket (kısa film)
2 Bottle rocket
3 Çılgın liseliler
4 Tenenbaum ailesi
5 Suda yaşam
6 Küs kardeşler limited şirketi
7 Hotel chevalier (6.filmin devamı kısa film)
8 Yaman tilki
9 Yükselen ay krallığı
10 Castello Cavalcanti (kısa film)
11 Büyük Budapeşte Oteli (BBO)

  Adamı bu kadar sevmemin ilk nedeni renkleri sanırım.Şey de diyebiliriz 'PASTEL RENGİN EFENDİSİ'.Bu adamın kendine has bir absürd komedi anlayışı ve hüznü var. Onun dünyasında renkler daha canlı, arkadaşlıklar daha onurlu, aşklar daha saf ve mutsuzluklar bile daha keyifli.'Şiir kulağa mı göze mi hitap etmeli' durumu bu adam için 'Film kulağa mı hitap etmeli göze mi' şeklinde ele alabiliriz. Çünkü hem müzikleriyle hem renkleri ve simetrisiyle beni alıp başka diyarlara götürüyor. Şimdilik daha 3 filmini izledim bu yüzden genel olay örgünü konusunda yorum yapamıyorum. Ama şunu söyleyebilirim sıradan şeyleri farklı bakış açısıyla ele alıyor. Tim Burton'dan sonra en sevdiğim 2..yönetmen ilan ediyorum kendisini.

İlginç Not: Kendisinin vazgeçilmez aktörü  'Bill Murra'.İlk filmi hariç bütün filmlerinde Bill'i görebilir ve ya duyabilirsiniz :)

BOTTLE ROCKET

   1994 yılında kısa aynı isimli kısa filmle beraber yazmış ancak 1996'da çekebilmiş filmi. Kısa film aslında ilk filmi çekebilmek için dikkat toplamaya yarıyor.Neyse konumuza dönelim.

  Filmin yine kendine has renk uyumu vardı ama BBO kadar değil, ayrıca çekim yılından kaynaklanan objelerin orjinalliği ayrı güzeldi. Müzikleri bence yine hoştu. Ama bu filmde beni renklerin uyumundan ziyade 'tuhaflıkların uyumu' cezbetti.
Filmin ana karakterlerinden biri akıl hastanesinden yeni taburcu olmuş, diğeri ise kendi hayal dünyasında kurduğu çete olayına başta kendisi olmak üzere herkesi inandırmış biri. Sanırım yeterince tuhaf :)
  
  Mükemmel bi film sizi bekliyor diyemem ama beklentiyi düşük tutup Andersonu severseniz film sizi yeterince tatmin edecektir. Ayrıca filmde Wilson kardeşlerin 3ü de yer almakta bu da ayrı güzellik katmıyor değil :)